20 Ekim 2016 Perşembe

Sarmaşık


Son yıllarda Türkiye'de çok sayıda film yapıldı. Yapılan bu filmlerin çoğunluğunu kaba-komedi ve ucuz korku filmleri oluşturmaktadır. Kimileri çok sayıda film çekiliyor olmasını, Türk Sineması için umut verici olarak değerlendirmekte. Bir ülke sinemasında çok sayıda film yapılıyor olması ve bu filmlerin izleyici tarafından izleniyor olması, sektörün canlanması ve ayakta durması açısından çok önemlidir. Bu açıdan bakıldığında gelecek için umutlu olabiliriz. Ancak farkında olmamız gereken bir gerçek var; sinemamızdaki gelişme nitelik değil nicelik gelişmedir. Yapılan filmlerin önemli bir çoğunluğunu ne yazık ki hiçbir sanatsal değeri olmayan filmler oluşturmaktadır. Sanat ve estetik kaygılardan uzak, sadece ticari başarı elde etmek için film çekiliyor. Yapılan bir film ticari bir başarı yakaladı diye onun serisini yapmak, en hafif tabirle kolaya kaçmaktır. Sinema sanat olmasının yanında ticari bir sektördür. Filmlerin ticari kaygılar güdülerek yapılması kadar doğal bir şey olamaz. Dünyada ticari kaygılar gütmeden film yapan idealist yönetmenler olsa da sayıları çok azdır. Hiç kimseyi film çekerken ticari kaygıları gözetiyor diye eleştiremeyiz. Burada denge çok önemlidir; ticari kaygıların yanında mutlaka sinemanın bir sanat olduğu akılda tutulmalı, filmlerin sinema sanatı açısından daha nitelikli olmasına dikkat edilmelidir. 

Ülkemizde çok iyi filmler yapan çok iyi yönetmenlerimiz de var. Başta Nuri Bilge Ceylan olmak üzere, Reha Erdem, Zeki Demirkubuz, Kaan Müjdeci, Emin Alper ve Tolga Karaçelik gibi isimler son dönemde önemli yapımlara imza attılar. Bu yönetmenlerimizin filmleri dünyanın farklı ülkelerindeki festivallerden önemli ödüller aldılar. Ne var ki bu filmler, seyirciye ulaşma noktasında, hayal kırıklığı ile karşı karşıya kaldılar. Bu filmlerin hiçbiri gişe başarısı yakalayamadı, en çok izlenen filmler listesine giremedi. Sinema salonlarına en çok izleyici toplayan filmler yukarıda da dediğimiz gibi, kaba-komedi ve ucuz korku filmleri. Bu filmlerin oluşturduğu kaotik ortamdan ve gürültü/görüntü kirliliğinden dolayı nitelikli filmler kayboluyor, sesleri çok cılız kalıyor. Dolayısıyla bu filmler hak ettikleri ilgiyi göremiyorlar. 1980'lerde başlayan erotik filmler furyası Yeşilçam'ı bitirdi. Umarım günümüzde yapılan kaba-komedi filmleri de sinemamıza benzer bir zarar vermez.

Yukarıdaki girişten anlaşılacağı gibi, bugünkü yazımın konusu yerli bir film; hem yönetmenliğini hem de senaristliğini Tolga Karaçelik'in üstlendiği, 2015 yapımı bir psikolojik gerilim filmi; Sarmaşık. İlk filmi Gişe Memuru (2010) ile dikkatleri üzerine çeken Tolga Karaçelik, Sarmaşık filmi ile yoluna emin adımlarla devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda da kendisinden çok önemli yapımlar izleyeceğimizi umuyorum. Artık dikkatle takip ettiğim yönetmenlerden biri oldu. Tolga Karaçelik belki de ülkemize ilk oscar ödülü/adaylığı getirecek yönetmendir kim bilir.

Sarmaşık filmin konusu kısaca şöyledir; hikayenin geçtiği mekan olan gemi, yük aldıktan sonra tahliye limanı olan Angola’ya gidecektir. Sefer devam ederken geminin armatörü iflas eder ve ortadan kaybolur. Gemi Mısır’a geldiğinde armatörün liman parasını ödemediği anlaşılır, geminin üstünde haciz vardır. Liman yetkilileri gemiyi kimsenin uğramadığı demirleme alanına çekerler. Mürettebattan gemiyi olası tehlikelere karşı hareket ettirebilecek sayıda kişinin kalması gerektiğini belirtirler. Beybaba diye hitap edilen geminin kaptanı, makineden Kürt, mutfaktan kamarot Nadir, gemicilerden Alper ve Cenk, usta gemici olarak da İsmail gemide kalır. Hepsinin kalmayı tercih etmelerindeki sebep başkadır. Sarmaşık bu altı adamın yiyecek ve içecek kıtlığıyla gemide geçirdiği 120 günün hikayesidir. Sarmaşık, Uluslarası Antalya Film Festivalinde, en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo ve en iyi erkek oyuncu(Nadir Sarıbacak) olmak üzere dört ödül aldı. Adana ve Malatya'da yapılan film festivallerinden de ödüller alan film ayrıca dünyanın farklı ülkelerinde bir çok festivalde ödüle layık görüldü. 

Tolga Karaçelik, usta işi bir senaryo ortaya koymuş. Adım adım yükselen gerilim seyirciye çok iyi aktarılmış. Bu gerilimli atmosferin oluşmasında müziğin katkısı yadsınamaz. Filmdeki oyunculuklar muazzam. Film kısıtlı bir oyuncu kadrosuna sahip. Hiç kadın oyuncu olmayan nadir filmlerden biri (12 Angry Men gibi). Her oyuncu rolünü başarıyla canlandırmış. Ama özellikle Cenk karakterini canlandıran Nadir Sarıbacak harikalar yaratmış. Beybaba rolündeki Osman Alkaş da oldukça başarılıdır. Özellikle geminin güvertesine mürettebatı toplayıp azarladığı bir sahne vardır ki oyuncu burada muhteşem bir performans sergiliyor. 

Tolga Karaçelik, filminde otorite(iktidar) kavramını irdeliyor. Bir gemi üzerinden ülkenin fotoğrafını çekiyor aslında. Gemiye yakışan demirlemek değil yol almaktır. Gemi yol aldıkça hiçbir sorun yaşanmaz. Gemi çalışanları kendi işlerini yaparlar. Gemi kaptanı/otorite için herhangi bir tehdit yoktur. Bir ülke düşünün; ülkede ekonomik, eğitim, sağlık, hak ve özgürlükler konularında hiçbir sorun yoksa yani gemi yol alıyorsa, o ülkedeki otorite için herhangi bir tehditten bahsedilebilir mi? Kim , neye karşı çıkacak? Peki ya herhangi bir sebepten gemi durursa ne olur? İşte o zaman sorunlar baş göstermeye başlar. Gemide çalışanlar arasında huzursuzluklar ortaya çıkar. Ast üst ilişkisi ortadan kalkar ve nihayetinde tehdit kaptana yani otoriteye yönelir. Otorite de kendine yönelen tehditi bertaraf etmek için bir takım gayri meşru yöntemlere başvurmak durumunda kalır. Tolga Karaçelik filminde, bütün bunları ustalıkla işler.

Sarmaşık filminde, her bir karakter toplumun farklı bir kesimini temsil etmektedir. Hikayenin merkezinde Cenk karakteri vardır. Olaylar Onun etrafında şekillenir. Beybaba dedikleri kaptan otoriteyi temsil etmektedir. Filmin en dikkat çeken karakterlerinden biri de Kürt'tür. Onun bir adı yok Ona Kürt diyorlar ve film boyunca neredeyse hiç konuşmaz, Onun bir dili de yoktur.

Tolga Karaçelik, filminde sarmaşık ve salyangozları metafor olarak kullanmakta. Bu konuda bir röportajında şunları söyler: ''Benim anlatım biçimim, hoşlandığım anlatım biçimi kör göze parmak değildir; Gişe Memuru’nda da öyle, kısa filmlerimde de, yazdıklarımda da… Hep öyleydi yani. Metaforların gücüne inanıyorum. Salyangozların ve sarmaşıkların simgelediği, anlatmaya çalıştığı bir duygu bütünlüğü var ve duygu bütünlüğü kısmında bana çok yardımcı oluyorlar. Çıkarttığında eksik kalmıyorsa ama varlığı da rahatsız etmiyorsa o zaman o dilin içerisine oturduğunu, anlatmak istediğimi de o dilin içerisinde başardığımı düşünüyorum.''



Yapım                : 2015 - Türkiye

FRAGMAN: