29 Ağustos 2017 Salı

The Master


Kendi jenerasyonunun en önemli yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen Paul Thomas Anderson'ın hem senaryosunu yazdığı hem de yönettiği 2012 yapımı film. Filmin kadrosu dikkat çekici;  Philip Seymour Hoffman, Joaquin Phoenix, Amy Adams , Rami Malek, Laura Dern. Film çeşitli festivallerden önemli ödüller almış, yapıldığı 2012 yılının en önemli filmleri arasına girmeyi başarmıştır. Filmde rol alan bütün oyuncular, üstün performanslar sergiliyorlar. Bunun karşılığı olarak oyuncular çok önemli film festivallerinden adaylıklar ve ödüller kazandılar. The master'in üç oscar adaylığının üçü de oyunculuk dallarında; En iyi aktör dalında Joaquin Phoenix, en iyi yardımcı aktör dalında Philip Seymour Hoffman ve en iyi yardımcı kadın oyuncu dalındda Amy Adams. Fakat ne yazık ki hiçbir oyuncu o sene aday olduğu dalda ödül alamamışlardır.

Filmin konusu kısaca şöyledir: 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkesine dönen amaçsız, vasıfsız ve sorunlu eski donanma askeri Freddie'nin(Joaquin Phoenix), “The Cause” tarikatı ve  karizmatik lideri Lancaster Dodd ((Philip Seymour Hoffman) ile tanışmasıyla değişen yaşamını anlatıyor.

Film iki konuya dikkat çekiyor; savaş sonrası normal hayata alışmaya çalışan bir savaş gazisi olan Freddie'nin hikayesi ile The Cause denen tarikat. Bana göre Anderson, Freddie'nin hikayesini ana konu olarak seçmiştir. Freddie geçirdiği savaş sonrası normal hayata alışma noktasında ciddi sorunlar yaşamaktadır. Girdiği hiç bir işte deyim yerindeyse dikiş tutturamayan, insanlarla ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşamaktadır. Ailesi olmayan, sevdiği kadını başkasına kapmış Freddie var olmak için tüm motivasyonunu kaybetmiştir. Aslına bakarsanız Freddie tutunacak bir dal, yaşamak için bir amaç arıyor. Tam bu noktada Lancaster Dodd ile karşılaşıyor. Freddie'nin ihtiyaç duyduğu motivasyonu ona Lancaster Dodd veriyor. 

Bu aşamadan sonra bu ikili arasında, adı konmamış bir ilişki başlar (Eşcinsel bir ilişkiyi ima etmiyorum, zaten yönetmen de böyle bir imada bulunmuyor). Freddie sahip olmak isteyip de olamadığı bir çok şeyi Dodd'da buluyor; düzenli bir hayat, mutlu bir evlilik, çocuklar, toplumda saygın bir statü. Tüm bunlar Freddie'nin Dodd'a hayranlık duymasına sebeb oluyor. Dodd ise Freddie gibi birini (savaş sonrası ciddi bunalımlar yaşamış) sorunlarından arındırıp, topluma kazandırarak lideri olduğu The Cause tarikatının prestijini arttırmak niyetindedir. Bir anlamda, Freddie'yi sorunlarından arındırıp topluma faydalı bir birey haline getirerek doğru bir şey yaptığını önce kendine sonra da geri kalan herkese ispatlamış olacak. Ama sadece bu da değildir. Dodd Freddie'de bir cevher olduğuna inanıyor. Dodd Freddie'deki isyankar tarafı seviyor. Belki de bu yüzden onun yakınında olmasını istiyor. Başlarda iyi anlaşan bu ikilinin arasında zamanla anlaşmazlıklar baş gösterir. İkilinin ayrıldığı en temel noktalardan biri şudur: Dodd herkesin bir rehbere (Kaptana) ihtiyaç duyduğuna, ancak bir rehber sayesinde doğu yolu bulacağına inanır. Filmin sonlarında Dodd Freddie'ye ''Eğer herhangi bir kaptana hizmet etmeden yaşayacak bir yol bulursan, bizim de bilmemizi sağla olur mu. Böylelikle dünya tarihindeki ilk insan olacaksın'' der. Buradan da anlaşılıyor ki Dodd insanlık tarihi boyunca herkesin bir rehbere/kaptana (Belki de bir peygambere) ihtiyaç duyduğuna inanmaktadır. Fakat Freddie onunla aynı fikirde değildir. Freddie herhangi birinin rehberliğine ihtiyaç duymadan da ayakta durulabileceğine inanmaktadır. Yönetmen, bu iki farklı görüşten hangisinin doğru olduğunun cevabını seyirciye bırakıyor. Bu görüş ayrılığı ikilinin yollarının ayrılmasına neden olur.  Bir anlamda film başladığı gibi bitiyor.




Yapım                 : 2012 - ABD

FRAGMAN: