28 Ağustos 2014 Perşembe

Citizen Kane







Bir çok sinema eleştirmeni için bugüne kadar yapılmış en iyi film. Sinema adına bir çok yeniliğin ilk kez bu filmde denendiği ve bu filmle birlikte yaygınlaştığı kabul edilir. Kamera açıları, ışık ve gölge kullanımı ve makyajları ile sinema için bir devrim niteliğindedir Citizen Kane.

Orson Welles, henüz 25 yaşında; hem yapımcı, hem yönetmen, hem senarist ve hem de oyuncu olarak çok çok başarılı. Citizen Kane'in yaşlı olduğu dönemleri oynarken, Orson Welles'in 25 yaşında olduğuna inanmak çok zor. bunda oyunculuğu kadar yapılan makyajın başarısı yadsınamaz.

Charles Citizen Kane, daha çocuk yaşta ailesinden(kendisinin rızası olmamasına rağmen) koparılan, 25 yaşında çok büyük bir mal varlığına kavuşan, büyük bir medya patronudur. her şeyi vardır, ama mutlu değildir(parayla saadet olmaz:)) çevresinde çok insan vardır ama gerçekte kimseyle dost değildir. çevresindeki herkese hükmetmeye çalışır. kendisini ilgilendiren konularda, mutlak karar verici olmak ister. örneğin; gazetenin başına geçtiğinde yayın ilkelerini kendi yazıyor. valilik seçimleri öncesinde, rakibinin seçimden çekilmemesi halinde gazetelerin kendisi hakkında aşağılayıcı yazılar yazacağını söylediği sahnede, Kane adeta kontrolünü kaybeder:''Gazeteler ben ne dersem onu yazar'' diye haykırır. Kane'in bu kadar hassas olmasının sebebi, çocukken annesinden koparılmasıdır diye düşünüyorum.



O zaman daha çok küçüktür ve kendi geleceği hakkında karar verecek güce sahip değildir. karşı çıkmaya çalışsa da onu istemediği ve hiçbir zaman sevemediği bir hayata sürüklerler. Çocukken kendisi adına karar alınması ile istemediği bir hayatı yaşamak durumunda kalan Kane, artık kimsenin kendisi adına kara almasına tahammül etmemektedir.

Kane mal varlığı olarak çok zengindir, ama hep bir şeylerin eksikliğini duymaktadır, hep bir arayış içindedir.(belki de bu yüzden dünyanın çeşitli yerlerinden heykeller alır.) Yaptığı hiçbir şeyden gerçek anlamda tatmin olmaz. Filmin sonuna doğru eşinin kendisini terketmesi ile, adeta deliye dönen Kane, sahip olduğu herşeyi yıkmak ister. bu arada cam küreyi görür. Bu cam kürenin, sallanınca içinde kar yağıyormuş gibi bir efekti vardır. Kane karlı bir yerde doğmuş ve çocukluğu burada geçmişti. cam küre onu çocukluğuna götürür. tam o anda ROSEBUD der. bir de öldüğü zaman son söz olarak ROSEBUD der, elinden cam küre düşer ve kırılır. bana göre bu küre onun çocukluğunu temsil ediyordu. Rosebud da anne-babası ile yaşayamadığı hayatını temsil ediyor.



 ,   ,   ,   ,  

Yapım                 : 1941 - ABD



FRAGMAN:





21 Ağustos 2014 Perşembe

Krzysztof Kieslowski

Krzysztof Kieslowski, en sevdiğim yönetmenler listesinin üst sıralarında yer alan Polonyalı yönetmen, senarist.

Kieslowski 27 Haziran 1941 yılında Varşova'da doğdu. Devlet tiyatro ve sinema okulunda (Lodz Film Academi) yönetmenlik okudu, 1969 yılında mezun oldu. Mesleğe televizyon için belgesel çekerek başladı. Daha sonra film çekmeye başlayan Kieslowski, ilk uzun metrajlı filmi Blinza ile övgüler aldı. Hemen hemen her filmi festivallerde ödüller aldı. Kieslowski'nin tüm dünyada tanınmasına ve saygın bir yer kazanmasına neden olan ise Üç Renk (Three Colours) Üçlemesidir. Sinema tarihinin en önemli üçlemeleri arasında olan Üç Renk Üçlemesi adını Fransa Bayrağı'ndaki üç renkten alır.Bu filmlerinde ( Beyaz=Eşitlik, Mavi=Özgürlük, Kırmızı=Kardeşlik) temalarını ustalıkla işler.

Krzysztof Kieślowski 'nin alçak gönüllülüğü;


 Krzysztof Kieslowski sinemasında bahsederken, Zbigniew Preisner'i anmamak olmaz.


Hemen hemen her filmde eşsiz müzikler yapan Preisner, Kieslowski filmlerine ayrı bir tat katar. Filmlerdeki hüznü daha da derinleştirir. Kieslowski'nin eşsiz güzellikteki görüntülerine, ışık-gölge oyunlarına ustalıkla eşlik eder.

Krzysztof Kieslowski, 13 Mart 1996 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir.

Krzysztof Kieslowski'nin en önemli filmleri;



1- Three Colours: Red
2- Three Colours: Blue
3- Three Colours: White
4- Veronique'nin İkili Yaşamı
5- A Short Film About Love
6- A Short Film About Killing
7- Przypadek (Kör Talih)
8- No End (Sonsuz)
9- Amatör
10- Bez Konca

Bunların dışında, yönetmenin Polonya Televizyonu için çektiği, her biri yaklaşık bir saat olan ve adını Tevrat'taki On Emir'den alan toplam 10 bölümden oluşan Dekalog filmleri vardır.

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Cat On A Hot Tin Roof





Cat on a Hot Tin Roof, çok çok iyi bir film. Bu filmde en çok ön plana çıkan unsur, başta Paul Newman ve Elizabeth Taylor olmak üzere muhteşem oyunculuklar. her oyuncu rolünü kusursuz bir şekilde oynamış. özellikle Big Daddy rolünde Burl Ives çok iyiydi. bence bu filmin yıldızı Burl Ives'ti.

Kısıtlı mekanda geçen film, ustaca diyaloglar sayesinde son derece akıcı bir anlatıma sahip. Yalan ve riyakarlık ekseninde, insanların çıkarları söz konusu olduğu zaman neler yapabileceğini, ne kadar riyakar olabileceklerini gözler önüne seriyor. Her ne kadar filmin ana konusu, Big Daddy'nin ölümcül hastalığı ve bunun sonucunda mirasına konmak için çocuklarının ve gelinlerinin mücadelesi gibi görünse de asıl verilmek istenen mesaj, aile bağları ve gerçek sevgi.




Big Daddy'nin Brick'le (Paul Newman) yağmur altında tartıştığı sahne çok iyiydi:

''Gerçek dediğin, acı çekmek, ter dökmek, faturaları ödemek ve artık sevmediğin bir kadınla sevişmektir. gerçek, ulaşamadığın hayaller ve gazetelerde adının sadece ölüm ilanlarında geçmesidir.''



Yapım                 : 1958 - ABD



11 Ağustos 2014 Pazartesi

Yangın Var



Yangın Var, aynı ülke topraklarında yaşayan fakat birbirlerini yeterince tanımayan, birbirleri hakkında olumsuz ön yargılara sahip iki farklı toplum; Lazlar ile Kürtler'in birbirlerine temasını işliyor. Film, 2010 yılında Trabzon'a bağlı Çayırbağı Belediye Başkanının, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanından İtfaiye aracını istemesi üzerine Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanının bu beldeye itfaiye aracını hibe etmesine yani gerçek bir olaya dayanıyor. Güzel müzikleri, Diyarbakır ve özellikle Karadeniz'in doyumsuz görüntüleri, Nesrin Cevadzade ve Osman Sonant'ın başarılı oyunculuk performansları filmin olumlu yanları. 

Çıkış noktası itibarı ile çok anlamlı bir film. Filmde de denildiği gibi 30 yıllık bir yangın sonrası, iki toplumun birbirlerini tanıması, ön yargılarından kurtulması ve birbirlerine dost eli uzatmaları çok anlamlıdır. Ancak film bu mesajlarını çok iyi aktaramıyor. Türkiye'yi iyi tanımayan biri bu filmi izlerse neden bahsettiğini pek anlamayacaktır. Oysa, Koşman (Osman Sonant) Diyarbakır'a gitmeden önce, onun ve çevresindekilerin Diyarbakır hakkındaki olumsuz ön yargıları daha açık anlatılabilirdi. Bu ön yargılarının, Diyarbakır'da geçirdiği zaman zarfında ne kadar yanlış olduğu ve doğru bildiği çoğu şeyin yanlış olduğu anlatılabilirdi. Ne yazık ki film bunları anlatmada yetersiz kalıp daha çok bir yol filmi olmuş.

Bu filmi izlerken, Yönetmen Dany Boon'un Yönettiği 2008 yapımı Bienvenue Chez Les Ch'tis filmini hatırladım.


Bu filmde, Fransa'nın kuzeyine tayini çıkan bir posta müdürünün hikayesi anlatılıyor. Postane müdürü ve çevresindeki herkes, kuzey hakkında oldukça olumsuz ön yargılara sahip. Kuzeyi çok kaba insanların yaşadığı, olumsuz coğrafik ve meteorolojik koşulların olduğu bir yer olarak biliyorlar. Filmin başında bu mesajlar çok net bir şekilde izleyiciye aktarılıyor. Sonrasında Postane Müdürü'nün kuzeye gitmesi, oradaki insanlarla çok sağlam ilişkiler kurması ve tüm ön yargılarından kurtulması anlatılır. Bu filmi izlediğimde, benzer bir film Türkiye'de yapılsa, insanların birbirleri hakkındaki olumsuz ön yargılarının kırılması ve toplumsal barışın sağlanması konusunda çok isabetli olacağını düşünmüştüm. Yangın Var filmi, bu anlamda ne yazık ki iyi niyetli bir adım olmaktan öteye gidemiyor. Ama yine de önemli bir filmdir. Emeği geçen herkes teşekkürü hakediyor.  





Yapım                 : 2011 - Türkiye



FRAGMAN:

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Locke



Locke, neredeyse baştan sona tek bir arabada geçen çok iyi bir film. Film bu anlamda tek mekanda geçen filmlere başarılı bir örnek teşkil etmektedir. tek mekanda geçen filmlerde mekan adeta bir oyuncu gibi, bir karakter gibi hikayeye dahil olur.

Sinema tarihinde tek mekanda geçen çok önemli filmler var;
Alfred Hitchcock'un Lifeboat, Rope ve Dial M For Murder filmleri,
Sidney Lumet'in 12 Angry Men filmi,
Abbas Kiarostami'nin Ten filmi,
Ayrıca The Man From Earth filmi, Buried filmi, Phone Booth filmi tek mekanda geçen filmlerin başarılı örneklerinden.

Locke filmi, doğru bildiğin doğrultuda ne pahasına olursa olsun yol almak teması başarıyla işleniyor. Bazen yapılan bir yanlışın bedeli çok ağır olabiliyor. İvan Locke sahip olduğu her şeyi kaybetme pahasına, doğru bildiği yolda yürüyor. İnception ve Warrior filmlerinde izleyip beğendiğim Tom Hardy, Locke karakteri ile nazarımda başka bir kategoriye terfi ediyor.




 ,   ,   ,   ,  

Yapım                 : 2013 - ABD, İngiltere


FRAGMAN:


4 Ağustos 2014 Pazartesi

Alfred Hitchcock

Gerilim ve korku türünün en büyük ustası sayılan yönetmen Hitchcock, 13 Ağustos 1899’da İngiltere’de dünyaya geldi, 19 Nisan 1980’de ABD’de hayata veda etti. Mizahi tatlar kattığı gerilim filmleri olağanüstü ilgi görmüş, Hitchcock adı ortalama izleyici için bir yıldızın adı kadar büyük önem kazanmıştır. Kendisi, eğlendirmenin ötesinde bir amaç taşımadığını ısrarla belirtmesine karşın, eleştirmenler filmlerinde derin felsefi boyutlar bulmuş, onu sinema sanatının büyük ustaları arasına sokmuşlardır.


Genç sinemacıları da önemli ölçüde etkilemiş olan Hitchcock, onca başarılı yapımlara imza atmış olmasına karşın hiç Oskar kazanamamıştır (Akademi özellikle görmezden gelmiştir.) Ancak 1979'da Amerikan Sinema Enstitüsü'nün Yaşamsal Başarı Ödülü'nü almış, ertesi yıl da Kraliçe II. Elizabeth kendisine 'sir' unvanı vermiştir.


Alfred Hitchcock, her filminde çok kısa da olsa görünür. bu duruma (yönetmen, senarist, kameramanın kısa bir anlık görünmesine) Cameo denir. Lifeboat filmi baştan sona bir cankurtaran botunda geçmektedir. Hitchcock bu filmde de görünmenin bir yolunu bulur. Filmde yere serili gazetede zayıflama ilacının reklamında kendi fotoğrafını

kullanır.


Alfred Hitchcock'un en önemli 10 filmi;




1- Psycho

2- The Birds

3- Rear Window

4- Vertigo

5- Notorius

6- Dial M For Murder

7- Rebecca

8- Nort by Nortwest

9- Rope

10- Strangers On A Train