30 Aralık 2015 Çarşamba

Oğul


Atilla Cengiz'in hem senaryosunu yazıp hem de yönetmenliğini üstlendiği 2011 yapımı film. Filmi izlemeye başladığımda doğrusu çok da bir beklenti içinde değildim. Beklentimin düşük olmasından mıdır bilmiyorum ama filmi çok beğendim.

Bir yanda Karadenizli bir genç; sevdiği için ailesine bile sırt çevirmiş, yollara düşmüş, yollarda çeşitli zorluklarla karşılaşmış, aşağılanmalara maruz kalmış ama sevdiğine gitmekten vazgeçmeyen ve bu uğurda canını veren Soner'in(Enes Atış) dramı. Diğer yanda Dersimli bir baba; oğlu dağda, ama bunu güvenlik güçlerinden saklamak zorunda kalan, güvenlik güçlerinin her ''oğlun nerede'' diye sorduklarında farklı bir yalan söylemek zorunda kalan yalnız, kederli, çaresiz Musa Dayı'nın(Rıza Akın) dramı. 

Soner, Dersimden Karadeniz'e  mevsimlik işler için gelen Dersimli bir kıza aşık olur. Sevdiğinin arkasından Giresun'dan kalkıp Tunceli'ye gitmeye karar verir. Sevdiği kız gelme der Soner'e, Anne-babası gitme der Soner'e ama gönül ferman dinlemiyor. Soner yollara düşüyor. Tuhaf olan, Soner'in Giresunlu olup Tunceli'ye gitmekte olduğunu duyan herkesin verdiği tepkidir; ortak tahmin Soner'in asker olduğudur. Çünkü eğer biri Tunceli'ye gidiyorsa, onlara göre, gitmek zorunda olduğu için gidiyordur, mesela askerdir. Yoksa bir insan neden Tunceli'ye gitsin ki? Üstelik bu düşüncede olanlar hayatlarında hiç Tunceli'ye gitmemiştir. Tunceli burada semboldür, bir anlamda doğu ve güneydoğu illerini temsil ediyor. Bir takım insanlar, asla doğu ve güneydoğu illerine gitmek istemezler ne asker olarak ne memur olarak ne de başka bir sebeple. Ama aynı insanlar ülkenin bölünmez bütünlüğünden dem vururlar, vatanın bir karış toprağından vazgeçmeyiz der dururlar. Hiç gitmediği ve gitmek istemediği toprağa bu bağlılık bana hep ironi gelmiştir. Neyse filme dönelim; Soner Tunceli'nin girişinde Jandarmalarca otobüsten indirilir, Tunceli'ye gitme sebebi Komutanı ikna etmez ve evine geri dönmesi için telkinde bulunarak geri çevirilir. Ama Soner evine dönemez. Tunceli'ye gitmekte olan bir kamyonun arkasına gizlenerek jandarma noktasından geçmeyi başarır. 

Musa Dayı, Dersim'in bir dağ köyünde yalnız yaşayan, acılı bir babadır. Oğlu Umut dağdadır. Bir yandan oğlunun hayatı için endişelenirken bir yandan da köye baskın yapan jandarmanın baskılarına maruz kalır. Musa Dayı, oğlunun dağda olduğunu jandarmadan saklar, oğlun nerede diye sorduklarında ''oğlum fındık toplamaya gitti'' der. Soner'in bindiği kamyon kaza yapar ve Soner kamyondaki bir kaç kişi ile birlikte kazada hayatını kaybeder. Cenazesi ortada kalmıştır. Musa Dayı, Jandarmanın ''oğlun nerede'' sorusundan kurtulmak için Soner'in cenazesine, oğlu Umut diye sahip çıkar. O'nu köye getirip defneder. Fakat günlerce bunun vicdan azabını çeker. Derken dağdaki oğlundan haber alır; Umut yaralanmıştır. Çok geçmeden de Umut ölü olarak babasına teslim edilir. Musa Dayı büyük bir acı yaşamaktadır. Umut diye birini zaten defnetmiştir şimdi gerçek Umut'u nasıl defnedecektir. Jandarma sorarsa ne diyecektir? Tek başına oğlunu yıkar, gözyaşlarıyla kefenler ve bir gece vakti Umut'u Soner'in hemen yanına defneder, mezar taşı olmadan. Musa Dayı'nın oğlunu teslim aldığı, yıkadığı, kefenlediği sahneler, müziğin de etkisi ile ve Rıza Akın'nın müthiş performansı ile yürek dağlayan sahnelerdir.

Filmin finali çok etkileyici. Oğullarını yitirmiş iki dertli babanın karşı karşıya geldiği sahne uzun süre unutulmayacak bir etki bırakır izleyicide.

Bu filmden bahsederken müziklerinden bahsetmemek olmaz. Metin-Kemal Kahraman kardeşlerin yaptığı müzikler tek kelime ile mükemmeldir. filmin senaryosu ile uyum içinde olan müzikler filme ayrı bir değer katmış. İlk dörtlüğü Karadenizli babanın, ikinci dörtlüğü de Dersimli babanın oğluna seslenişi olan ''Oğul'' şarkısı ise filmin özeti gibidir.

Filmde, oyunculuklar genel olarak başarılı, ama Rıza Akın üstün performansı ile öne çıkıyor bu filmde. Daha önce de bir çok filmde izlediğim ve beğendiğim başarılı oyuncu bu filmdeki oyunculuğuyla zirve yapıyor adeta.


Yapım                : 2011 - Türkiye

FRAGMAN:



6 Aralık 2015 Pazar

52. Uluslararası Antalya Film Festivali



52. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin ilk ödülleri düzenlenen törenle sahiplerine verildi.

Ulusal Yarışma En İyi Film: Sarmaşık

Ulusal Yarışma En İyi Yönetmen : Tolga Karaçelik (Sarmaşık)

Ulusal Yarışma En İyi Senaryo: Sarmaşık

Ulusal Yarışma En İyi Erkek Oyuncu : Nadir Sarıbacak (Sarmaşık)

Ulusal Yarışma En İyi Kadın Oyuncu : Nuray Yeşilaraz (Kalandar Soğuğu)

Ulusal Yarışma En İyi Müzik: Kalandar Soğuğu, Rüzgarın Hatıraları

Uluslararası Yarışma En İyi Film: Taşa Yazılmış Hatıralar

Uluslararası Yarışma En İyi Yönetmen: Hany Abu Assad (The İdol)

Uluslararası Yarışma En İyi Senaryo: Kayıp Kızlar

Uluslararası yarışma En İyi Müzik: Kuşatılmış

En İyi İlk Film ödülü: Çırak

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: Çiğdem Selışık (Çırak)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Kaan Çakır (Muna)

En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü: Takım Mahalle Aşkına

En İyi Kurgu Ödülü: Takım Mahalle Aşkına - Emre Şahin

En İyi Görüntü Yönetmeni: Rüzgarın Hatıraları - Andreas Sinanos

Behlül Dal Jüri Özel Ödülü: Takım Mahalle Aşkına-Yağız Can Konyalı

Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Kalandar Soğuğu

Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü: Saklı- Selim Evci

Belgesel İzleyici Ödülü: Zerk

Kısa Film İzleyici Ödülü: Zilan.

Time Dergisi; 2015'in EN'leri


TIME dergisi 2015'in en iyi 10 filmini seçti:




  1. Spotlight
  2. Phoenix
  3. I'll See You İn MY Dreams
  4. Clouds Of Sils Maria
  5. Iris
  6. Mustang
  7. Tangerine
  8. Creed
  9. The Man From U.N.C.L.E.
  10. Ex Machina



TIME dergisi 2015'in en kötü filmlerini de seçti:



  1. Fantastic Four
  2. Aloha
  3. Jupiter Ascending
  4. The Age Of Adaline
  5. Stonewall
  6. Vacation
  7. Hot Pursuits
  8. A Walk İn The Woods
  9. Burnt
  10. Minions

1 Aralık 2015 Salı

25. Gotham Bağımsız Film Ödülleri



25. defa düzenlenen Gotham Bağımsız Film Ödülleri geçtiğimiz gün sahiplerini buldu.Gotham Ödülleri'yle birlikte Amerika'daki ödül sezonu da açılmış oldu. Spotlight filmi, en iyi film,  en iyi senaryo ve en iyi toplu oyuncu ödüllerini alarak bundan sonraki ödüllerde de ne kadar iddialı olduğunu göstermiş oldu.

K a z a n a n l a l a r :

                                            En İyi Film                                                                           
Spotlight

En İyi Kadın Oyuncu
Bel Powley (The Diary of a Teenage Girl)

En İyi Erkek Oyuncu
Paul Dano (Love & Mercy)

En İyi Çıkış Yapan Uzun Dizi
Mr. Robot

En İyi Çıkış Yapan Kısa Dizi
Shugs and Fats

En İyi Belgesel
The Look of Silence

En İyi Çıkış Yapan Yönetmen
Jonas Carpigano (Mediterrranea)

En İyi Çıkış Yapan Oyuncu
Mya Taylor (Tangerine)

En İyi Toplu Oyuncu Performansı (Jüri Özel Ödülü)
Spotlight

En İyi Senaryo
Tom McCarthy ve Josh Singer (Spotlight)

Seyirci Ödülü
Tangerine

23 Kasım 2015 Pazartesi

Ghadi: Bir Melek Yaratmak


Ghadi, Lübnanlı Amin Dora'nın yönettiği, Georges Khabbaz'ın senaryosunu yazdığı 2013 Lübnan yapımı güzel bir film. Georges Khabbaz, aynı zamanda baş karakter olan Leba karakterini oynamaktadır.

Leba iki kız bir oğlu olan bir müzik öğretmenidir. Çocukluğundan beri müziğe düşkün olan Leba sevdiği bir meslek icra etmektedir. Mutlu olduğu güzel bir ailesi vardır ve çok sevdiği bir mahallede yaşamaktadır.  Kızları sağlıklı olmasına karşın, Leba'nın oğlu Ghadi zihinsel özürlüdür.  Başlarda pek sorun olmasa da zamanla Ghadi büyüdükçe sorunlar baş göstermeye başlar. Ghadi, anlaşılmaz sesler çıkararak konu komşuyu rahatsız eder. Mahalleli Leba'ya oğlunu uygun bir okula vermesi yönünde uyarır ancak Leba oğlundan ayrılmaya razı olmaz. Mahalleli Ghadi'nin içine şeytan kaçtığını, onun için böyle anlaşılmaz sesler çıkartığını söyleyerek, Belediyenin bu duruma bir çözüm bulması için kendi aralarında imza toplamaya başlarlar.  İmzalar belediyeye verilirse, Leba ya Ghadi'den ayrılacak ya da çok sevdiği mahalleden taşınmak zorunda kalacaktır. Hemen harekete geçmeye başlar; mahallelinin şeytan dediği Ghadi'nin aslında bir melek olduğunu söyler ve bunu mahalleliye ispat etmeye çalışır. 

Leba'nın oğlu Ghadi için yapacağı fedakarlıkların sınırı yoktur. Gerek maddi gerekse manevi olarak büyük bir çaba içine girer.  Filmin bir sahnesinde Leba eşiyle konuşurken ''mahalleliyi nasıl ikna edeceğiz?'' der. Eşi ''Neden, sen Ghadi'nin melek olduğuna inanmıyor musun?'' der. Leba eşi ve mahalleden bir kaç kişinin yardımıyla gizliden yürüttüğü uğraşlar sonucunda, Ghadi'nin bir melek olduğuna mahalleliyi ikna eder.

Bu filmi izlerken, Hayat Güzeldir filmini hatırladım. Konu ve tür olarak çok farklı olmasına rağmen, bir babanın çocuğu için yaptığı fedakarlıklar açısından birbirine benziyor.

Duygu sömürüsü yapmaya son derece uygun bir hikaye olmasına rağmen, hiç duygu sömürüsü yapmadan, yer yer seyircisini eğlendiren, sıcak bir mahalle atmosferine sahip bir film. Ben çok beğendim. 


Yapım                : 2013 - Lübnan

FRAGMAN:


4 Kasım 2015 Çarşamba

The Pledge


Sean Penn'in yönetmenliğini yaptığı Jack Nicholson'ın baş rolünü oynadığı 2001 yapımı film.

Bu filmi izleyen bir çok izleyici filmi sıkıcı bulmuş ve özellikle finalini beğenmemiş. Oysa ben en çok finalini beğendim. En iyi final yapan filmler listesinde benim için üst sıralarda yer alacak bir film. Düşük temposundan dolayı yer yer sıkıcı olduğu doğru. Bu durumun bir tercih olduğunu düşünüyorum. Hikaye çok yüksek tempolu ilerleyecek bir hikaye değil. Kaldı ki emekli olmuş ve benzin istasyonu işleten bir adamın hayatında ne kadar aksiyon olabilir ki diye düşünmüş olmalı Sean Penn. Finalin çoğu kişiyi tatmin etmeme sebebi ise, filmin klasik bir Hollywood filmi gibi bitmemesinden kaynaklanıyor. Sıradan bir Hollywood filmi olsa, Jerry (Jack Nicholson) şüphelerinde haklı çıkar, katil yakalanır, hak ettiği ceza verilir, Jerry de kahraman olur. Ama bu filmde bu olmuyor. Doğrusu Jerry şüphelerinde haklı mı değil mi, onu biz de anlamıyoruz. Olağan Şüphelinin kullandığı o siyah araba kaza yapmasa, olay farklı mı olurdu onu bilmiyoruz. Gerçek katilin filmin başında yakalanan Toby Jay Wadenah (Benicio Del Toro) mı onu da bilmiyoruz. Film bir çok soruyu bu şekilde cevapsız bırakıyor ya da cevapları seyirciye bırakıyor.

Kısa rolüne rağmen çok iyi oynayan Benicio Del Toro ve Muhteşem oyunculuk performanslarına yenisini ekleyen Jack Nicholson, filmi daha da cazip hale getiriyor.Özellikle Jack Nicholson'ın finaldeki performansı uzun süre unutulmayacak cinsten.


Yapım                : 2001 - ABD


FRAGMAN:




28 Ekim 2015 Çarşamba

Yabancı Dilde En İyi Film Ödülü Alan Filmler



İlk kez 1947 yılında verilen bu ödül, 1955 yılına kadar onur ödülü olarak veriliyordu. 1956 yılından sonra da kategori haline geldi. Türkiye'nin de her sene aday adayı olduğu bu kategori de ne yazık ki henüz adaylığımız bile yok. Bu ödüle en çok yaklaştığımız film, İsviçre'li yönetmen Xavier Koller'in yönettiği, hikayenin büyük bir bölümünün Türkiye'de geçtiği ve Necmettin Çobanoğlu, Nur Sürer gibi Türk oyuncuların baş rollerde oynadığı Umuda Yolculuk (Journey of Hope) filmidir.  Feride Çiçekoğlu'nun (Uçurtmayı Vurmasınlar filminin de senaristi) senaryosunu yazdığı film 1990'da yabancı dilde en iyi film oskarını kazandı. Ancak ödül İsviçre'ye verildi.

Geçmişten Günümüze Yabancı Dilde En İyi Film Ödülü Alan Filmler:
1947 : Sciuscià (Boyacı ve Kaldırım Çocukları) - Vittorio De Sica, İtalya
1948 : Monsieur Vincent - Maurice Cloche, Fransa
1949 : Ladri di Biciclette(Bisiklet Hırsızları) - Vittorio De Sica, İtalya
1950 : Au-delà Des Grilles(Malapaga Duvarları) - René Clément, İtalya,Fransa
1951 : Rashomon - Akira Kurosawa, Japonya
1952 : Jeux interdits (Yasak Oyunlar) - René Clément, Fransa
1953 : Bu sene ödül verilmemiştir.
1954 : Jigokumon (Cehennem Kapısı) - Teinosuke Kinugasa, Japonya
1955 :Miyamoto Musashi - Hiroshi Inagaki, Japonya
1956 : La Strada(Sonsuz Sokaklar) - Federico Fellini, İtalya
1957 : Le Notti di Cabiria (Cabiria'nın Geceleri) - Federico Fellini, İtalya
1958 : Mon Oncle(Amcam) - Jacques Tati, Fransa
1959 : Orfeu Negro (Siyah Orfe) - Marcel Camus, Brezilya
1960 : Jungfrukällan(Genç Kız Pınarı) - Ingmar Bergman, İsveç
1961 : Såsom i En Spegel(Aynadaki Gibi) - İngmar Bergman, İsveç
1962 : Les Dimanches de Ville d'Avray - Serge Bourguignon, Fransa
1962 :  8½ (Sekiz Buçuk) - Federico Fellini, İtalya
1964 : Ieri, oggi, Domani (Dün, Bugün, Yarın) - Vittorio De Sica, İtalya
1965 : Obchod na Korze (Ana Caddedeki Dükkan) - Ján Kadár, Elmar Klos, Çek Cumhuriyeti
1966 : Un Homme et Une Femme (Bir Erkek ve Bir Kadın) - Claude Lelouch, Fransa
1967 : Ostre sledované Vlaky (Sıkı Kontrol Edilen Trenler) - Jirí Menzel, Çekoslovakya
1968 : Vojna i Mir (Savaş ve Barış) - Sergey Bondarchuk, SSCB
1969 : Z (Ölümsüz) -  Costa-Gavras, Cezayir, Fransa
1970 : Indagine Su Un Cittadino Al Di Sopra Di Ogni Sospetto (Her Türlü Kuşkunun Ötesinde Bir Vatandaş Üstüne Soruşturma) - Elio Petri, İtalya
1971 : Il Giardino dei Finzi-Contini (Finzi Contini'lerin Bahçesi) -Vittorio De Sica,İtalya
1972 : Le Charme Discret de la Bourgeoisie (Burjuvazinin Gizli Çekiciliği) - Luis Bunuel, Fransa
1973 : La Nuit Américaine (Amerikan Gecesi) - François Truffaut, Fransa
1974 : Amarcord - Federico Fellini, İtalya
1975 : Dersu Uzala - Akira Kurosawa, SSCB
1976 : Noirs et Blancs en Couleur (Siyahlar, Beyazlar ve Renkliler) - Jean-Jacques Annaud, Fildişi Sahili
1977 : La Vie Devant Soi (Onca Yoksulluk Varken) - Moshé Mizrahi, Fransa
1978 : Préparez Vos Mouchoirs (Mendilleri Çıkarın) -  Bertrand Blier, Fransa
1979 : Die Blechtrommel (Teneke Trampet) - Volker Schlöndorff, Batı Almanya
1980 :  Moskva Slezam Ne Verit (Moskova Gözyaşlarına İnanmıyor) - Vladimir Menshov, SSCB
1981 : Mephisto - István Szabó, Macaristan
 1982 : Volver a Empezar (Başa Dönmek) - José Luis Garci, İspanya
1983 : Fanny och Alexander (Fanny ve Alexander) - İngmar Bergman, İsveç
1984 : La Diagonale Du Fou (Tehlikeli Filmler) - Richard Dembo, İsviçre
1985 : La Historia Oficial (resmi Tarih) - Luis Puenzo, Arjantin
1986 : De Aanslag (Saldırı) - Fons Rademakers, Hollanda
1987 : Babettes Bæstebud (Babatte'nin Şöleni) - Gabriel Axel, Danimarka
1988 : Pelle Erobreren (Fatih Pelle) - Bille August, Danimarka
1989 : Nuovo Cinema Paradiso (Cennet Sineması) - Giuseppe Tornatore, İtalya
1990 : Reise der Hoffnung (Umuda Yolculuk) - Xavier Koller, İsviçre
1991 : Mediterraneo (Akdeniz) - Gabriele Salvatores, İtalya
1992 : Indochine - Régis Wargnier, Fransa
1993 : Belle époque (Güzellik Çağı) - Fernando Trueba, İspanya
1994 :  Utomlennye Solntsem (Güneş Yanığı) - Nikita Mikhalkov, Rusya
1995 : Antonia (Antonia'nın Yazgısı) -  Marleen Gorris, Hollanda
1996 : Kolya -  Jan Sverák, Çek Cumhuriyeti
1997 : Karakter - Mike van Diem, Hollanda
1998 : La Vita è Bella (Hayat Güzeldir) - Roberto Benigni, İtalya
1999 : Todo Sobre Mi Madre (Annem Hakkında Herşey) - Pedro Almodóvar, İspanya
2000 : Wo Hu Cang Long (Kaplan ve Ejderha) - Ang Lee, Tayvan
2001 : No Man's Land (Tarafsız Bölge) - Danis Tanovic, Bosna-Hersek
2002 : Nirgendwo in Afrika (Arikada Bir Yerde) - Caroline Link, Almanya
2003 : Les Invasions Barbares (Barbarların İstilası) - Denys Arcand, Kanada
2004 :  Mar Adentro (  içimdeki Deniz) - Alejandro Amenábar, İspanya
2005 : Tsotsi - Gavin Hood, Güney Afrika
2006 :  Das Leben Der Anderen (Başkalarının Hayatı) - Florian Henckel von Donnersmarck, Almanya
2007 : Die Fälscher (Kalpazanlar) - Stefan Ruzowitzky, Avusturya
2008 : Okuribito (Son Veda) - Yôjirô Takita, Japonya
2009 : El Secreto de Sus Ojos (Gözlerindeki Sır) - Juan José Campanella, İspanya
2010 :  Hævnen (Daha İyi Bir Dünyada) - Susanne Bier, Danimarka
2011 : Jodái-e Náder az Simin (Bir Ayrılık) - Asghar Farhadi, İran
2012 : Amour (Aşk) -  Michael Haneke, Fransa
2013  :La Grande Bellezza (Muhteşem Güzellik) - Paolo Sorrentino, italya
2014 : İda - Pawel Pawlikowski, Polonya
         2015 : Son Of Soul - Laszlo Nemes, Macaristan 

         2016 : The Salesman - Asghar Farhadi, İran
     
         2017 : Una Mujer Fantastica - Sebastian Lelio,  Şili
        
        2018 : Roma - Alfonso Cuaron,  Meksika

        2019 : Parazite -Bong Joong-ho, Güney Kore
     

26 Ekim 2015 Pazartesi

Oscar Ödüllü Filmler



Akademi Ödülleri, bilinen adıyla Oscar, dünyada en bilinen film ödülüdür. Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi (Academy of Motion Picture Arts and Sciences) tarafından 1929'da Los Angeles 'da verilmeye başlandı. Törenler yılda bir kez ve çoğunlukla şubat ayında yapılır.

Oscar ödülleri ile ilgili bazı notlar;

1)Big Five olarak adlandırılan, en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi aktör, en iyi aktris ve en iyi senaryo ödüllerini birden alan üç film vardır;
  • It Happened One Night (Bir Gecede Oldu - 1934)
  • One Flew Over The Cuckoo's Nest (Guguk Kuşu - 1975)
  • The Silence of The Lamb (Kuzuların sessizliği - 1991)
2) En çok ödül alan filmler, Ben-Hur, Titanic ve The Lord of The Rings: The Return Of The King filmleri toplamda 11 dalda ödül kazanmış filmler olarak tarihe geçtiler.

3) En çok adaylık alan filmler; Titanic ve All About Eve filmleri toplam 14 dalda adaylık kazanmış filmlerdir.

4) Oscar kazanmış en uzun film, 3 saat 54 dakika ile Rüzgar Gibi Geçti filmi olurken en kısa film ise 1 saat 31 dakika ile Marty filmidir.

5) The Turning Point (1977), The Color Purple (1985) filmleri 11 dalda; True Grit (2010), Gangs of New York (2002) ve American Hustle (2013) 10 dalda aday gösterilmelerine karşın hiç ödül kazanamadılar.

6) Oyuncular
  • Katharine Hepburn, toplamda 4 kez en iyi aktris ödülü kazanarak bu alandaki rekoru elinde bulunduruyor.
  • Daniel Day-Lewis 3 kez en iyi aktör oskarını kazandı.
  • Meryl Streep, 19 kez adaylıkla en çok aday gösterilen oyuncu rekoruna sahip. Bu adaylıklardan 3'ünde ödülü kazanmayı başardı.
  • Peter O'toole 8 kez en iyi aktör adaylığına rağmen bu ödülü hiç kazanamadı.
  • Gloria Stuart  Titanik'teki performansı ile 87 yaşında aday gösterilerek, aday gösterilen en yaşlı oyuncu oldu. Justin Henry ise Kramer vs. Kramer'deki performansı ile adaylık kazanan en genç oyuncu oldu. Henry daha 8 yaşındaydı.
  • Beatrice Straight, Network filmindeki 5dk 40 saniyelik performansı ile oscar kazanan en kısa role sahip oyuncudur.

Geçmişten Günümüze Oscar Kazanmış Filmler:
1927/1928 :  Wings (Kanatlar) - William E. Wielman
1928/1929 : The Broadway Melody(Broadway Melodisi) -  Harry Beaumont
1929/1930 :  All Quiet on the Western Front (Batı Cephesinde Yeni Birşey Yok) - Lewis Milestone
1930/1931 : Cimarron - Wesley Ruggles
1931/1932 : Grand Hotel(Büyük Otel) - Edmond Goulding
 1932/1933 : Cavalcade - Frank Lloyd
 1934 : İt Happened One Night (Bir Gecede Oldu) - Frank Capra
1935 : Mutiny on the Bounty (Gemide İsyan) - Frank Lloyd
1936 : The Great Ziegfeld (Büyük Ziegfeld) - Robert Z. Leonard
1937 : The Life of Emile Zola (Emile Zolanın Hayatı) - William Dieterle
1938 : You Can't Take It with You (Para Beraber Gitmez) - Frank Capra
1939 : Gone with the Wind (Rüzgar Gibi Geçti) - Victor Fleming
1940 : Rbecca - Alfred Hitchcock 
1941 : How Green Was My Valley (Vadim O Kadar Yeşildi Ki) - John Ford
1942 : Mrs. Miniver (Bayan Miniver) - William Wyler
1943 : Casablanca - Micheal Curtiz
1944 : Going My Way (Yolumda Giderken) - Leo McCarey
1945 : The Lost Weekend (Yaratılan Adam) - Billy Wilder
 1946 :The Best Years of Our Lives (Hayatımızın En Güzel Yılları) - William Wyler
1947 : Gentleman's Agreement (Centilmenlik Antlaşması) - Elia Kazan
1948 :  Hamlet - Laurence Olivier
1949 : All the King's Men (Kralın Tüm Adamları) - Robert Rossen
1950 : All About Eve (Perde Açılıyor) - Joseph L. Mankiewicz
1951 : An American in Paris (Pariste Bir Amerikalı) - Vincente Minnelli
1952 : The Greatest Show on Earth (Harikalar Sirki) - Cecil B. DeMille
1953 : From Here to Eternity (İnsanlar Yaşadıkça) - Fred Zinnemann
1954 : On the Waterfront (Rıhtımlar Üzerinde) - Elia Kazan
1955 : Marty -  Delbert Mann
1956 : Around the World in Eighty Days (80 Günde Devri Alem) - Micheal Anderson,
1957 : The Bridge on the River Kwai (Kwai Köprüsü) - David Lean
1958 : Gigi - Vincente Minnelli
1959 : Ben-Hur - William Wyler
1960 : The Apartment (Garsoniyer) - Billy Wilder
1961 : West Side Story (Batı Yakasının Hikayesi) - Jerome Robbins, Robert Wise
1962 : Lawrence of Arabia (Arabistanlı Lawrence) - David Lean
1963 : Tom Jones -  Tony Richardson
1964 :  My Fair Lady (Benim Güzel Meleğim) - George Cukor
1965 : The Sound of Music (Neşeli Günler) - Robert Wise
1966 : A Man for All Seasons (Her Devrin Adamı) - Fred Zinnemann
1967 : In the Heat of the Night (Gecenin Sıcağında) - Norman Jewison
1968 : Oliver! -  Carol Reed
1969 : Midnight Cowboy (Geceyarısı Kovboyu) - John Sclesinger
1970 : Patton (General Patton) -  Franklin J. Schaffner
1971 : The French Connection (Kanunun Kuvveti) - William Friedkin
1972 : The Godfather (Baba) - Francis Ford Coppola
1973 : The Sting (Belalılar) -  George Roy Hill
1974 : The Godfather Part II (Baba II) - Francis Ford Coppola
1975 : One Flew Over the Cuckoo's Nest (Guguk Kuşu) - Milos Forman
1976 : Rocky -  John G. Avildsen
1977 : Annie Hall - Woody Allen
1978 : The Deer Hunter(Avcı) - Micheal Cimino
1979 : Kramer vs. Kramer (Kramer Kramere Karşı) - Robert Benton
1980 : Ordinary People (Sıradan İnsanlar) - Robert Redford
1981 : Chariots of Fire (Ateş Arabaları) - Hugh Hudson
1982 : Gandhi -  Richard Attenborough
1983 : Terms of Endearment (Sevgi Sözcükleri) - James L. Brooks
1984 : Amadeus - Milos Forman
1985 : Out of Africa (benim Afrikam) - Sydney Pollack
1986 : Platoon (Müfreze) -  Oliver Stone
1987 : The Last Emperor (Som İmparator) - Bernardo Bertolucci
1988 : Rain Man (Yağmur Adam) - Barry Levinson
1989 : Driving Miss Daisy (Bayan Daisynin Şoförü) - Bruce Beresford
1990 : Dances with Wolves (Kurtlarla Dans) - Kevin Costner
1991 : The Silence of the Lambs (Kuzuların Sessizliği) - Jonatthan Demme
1992 : Unforgiven (Affedilmeyen) - Clint Eastwood
1993 : Schindler's List (Schindlerin Listesi) - Steven Spielberg
1994 :Forrest Gump -  Robert Zemeckis
1995 : Braveheart (Cesur Yürek) - Mel Gibson
1996 : The English Patient (İngiliz hasta) - Anthony Minghella
1997 : Titanic - Jmes Cameron
1998 : Shakespeare in Love (Aşık Shakespeare) - John Madden
1999 : American Beauty (Amerikan Güzeli) - Sam Mendes
2000 : Gladiator - Ridley Scott
2001 : A Beautiful Mind (Akıl Oyunlar) - Ron Howard
2002 : Chicago - Rob Marshall
2003 : The Lord of the Rings: The Return of the King (Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü) - Peter Jackson
2004 : Million Dollar Baby (Milyon Dolarlık Bebek) - Clint Eastwood
2005 : Crash (Çarpışma) -  Paul Haggis
2006 : The Departed (Köstebek) - Martin Scorsese
2007 : No Country for Old Men (İhtiyarlara yer Yok) - Joel Coen
2008 : Slumdog Millionaire (Milyoner) - Danny Boyle
2009 : The Hurt Locker (Ölümcül Tuzak) - Kathryn Bigelow
2010 : The King's Speech (Zoraki Kral) - Tom Hooper
2011 : The Artist - Michel Hazanavicius
2012 : Argo - Ben Affleck
2013 : 12 Years a Slave (12 Yıllık Esaret) - Steve McQueen
2014 : Birdman -  Alejandro González Iñárritu 
        2015  : Spotlight - Tom McCarty 
     
        2016 : Moonlight - Barry Jenkins

       2017 : The Shape of  Water - Guillermo Del Toro

       2018 : Green Book - Peter Farelly

       2019 : Parasite - Bong Joong-Ho

22 Ekim 2015 Perşembe

Martin Scorsese

Yönetmen, senarist ve yapımcı olan Martin Scorsese, 1942 yılında New York'ta doğdu. Scorsese, bir İtalyan- Amerikan aileden gelmektedir. Çocukluğu Manhattan‘ın “Küçük İtalya” olarak bilinen mahallesinde geçti. Bu çevrede geçen gençlik yılları, kendisine kariyeriyle ilgili oldukça ilham verdi ve o yıllarda keşfettiği New York, ileride çekeceği filmlere iyi birer dekor zemini sundu.

Martin Scorsese 1960 yılında New York Üniversitesi sinema bölümüne girdi, 1964 yılında mezun oldu. 1966 yılında yüksek lisansını aldı. Sonrasında kısa filmler çekmeye başlayan Scorsese'nin en ünlü kısa filmi ise, 1967 yılında çektiği The Big Shave idi. Bu film, kendisini durmadan tıraş eden ve sonunda kendi, boğazını kesen bir adam hakkındaydı ve bu eserinde Scorsese, Amerika’nın Vietnam’a müdahalesini işlemişti.

1976 yılında, en başarılı filmlerinden biri olan Taxi Driver'ı Robert De Niro, Judie Foster ve Harvey Keitel gibi bir kadroyla çekti. Aynı yıl Palme d’Or ödülünü aldı ve birden fazla Oscar’a aday oldu. Bu başarının ardından Scorsese, ilk büyük bütçeli filmine soyundu: “New York, New York“. Beklediği başarıyı gösteremeyen bu filmin ardından Scorsese bunalıma girdi ve bu dönemde ciddi bir kokain bağımlılığı yaşadı. 1980 yılında yaptığı ve 80'lerin en iyi filmi seçilen Raging Bull, başarılı yönetmenin bağımlılıktan kurtulmasına da vesile oldu. Bu film en iyi yönetmen dahil tam 8 dalda Oscar adaylığı getirdi. Scorsesse ödülü Robert Redford'a kaptırdı.

Martin Scorsese çoğunlukla aynı oyuncularla çalışır. Bunların başında Robert De Niro gelir. De Niro ile başyapıt denilebilecek yapımlara birlikte imza attılar. Taxi Driver, Raging Bull, Goodfellas, Casino, The King Of  Komedi bu ortaklıktan çıkmış başarılı örnekler. Son yapımlarında ise daha çok Leonardo Di Caprio ile çalışan Scorsese, bu oyuncu ile de Gangs Of New York, The Aviator, The Departed, Shutter İsland, The Wolf Of Wall Street gibi başarılı yapımlar ortaya koydu.

Martin Scorsese, kariyeri boyunca çok sayıda ödül kazandı. 6 kez aday olduğu en iyi yönetmen oscarını 2006 The Departed filmi ile aldı.

Martin Scorsese'nin En Önemli Filmleri:




  • Taxi Driver  (1976)
  • Raging Bull   (1980)
  • The King of Comedi (1983)
  • Goodfellas (1990)
  • Casino (1995)
  • Gangs of New York (2002)
  • The Aviator (2004)
  • The Departed (2006)
  • Shutter İsland (2010)
  • The Wolf of Wall Street (2013)


19 Ekim 2015 Pazartesi

Stille Hjerte



Bille August'un yönettiği 2014 Danimarka yapımı dram filmi.

Esther (Gyta Norby), Amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığına yakalanmış ileri yaşlarda bir kadındır. Hastalığı daha ilk zamanlarda bir kolunu felç etmiş ve yürüyüşünü etkilemeye başlamıştır. Hastalık hızlı seyirli olup kısa sürede diğer uzuvları da etkileyecek, Solunum kaslarını etkilemesi ile de Esther kendi başına nefes bile alamayacak, solunum cihazına bağlanmak zorunda kalacak. Tüm bu süreç boyunca Esther'in bilinci açık olacak. Esther bu kötü sonu yaşamak istemediğinden ve ötenazi de yasal olmadığından, intihar etmeye karar verir. Eşi de doktor olan Esther, eşinin kendisine sağlayacağı ilaç karışımları ile intihar edecektir. Bir nevi kendileri ötenazi uygulayacaklar. Eşinin suçlu duruma düşmemesi için de intihar süsü verecekler. Bunun için, daha bir kolunu kullanabilirken yapmalıdır. Esther,bu zor kararı eşinin ve iki kızının onaylamaları sonucu almıştır. Bu işlemi yapmadan önce Esther, sevdikleri ile son bir hafta sonunu birlikte geçirmek için onları evine davet eder. Film bu hafta sonunu konu edinmiş.

Davete evli olan büyük kızı oğlu ve eşi ile, küçük kız da sorunlu bir birliktelik yaşadığı erkek arkadaşı ile katılır. Davete bir de Esther'in yakın bir kadın arkadaşı katılır. Büyük kız Heidi (Paprika Steen), eşi ve çocuğu ile mutlu bir aile fotoğrafı veren, içinden geldiği gibi değil, daha çok ortamın şartlarına göre davranan ve konuşan, her şeyin kurallar çerçevesinde olması gerektiğine inanan bir karakterdir. Bu da onu biraz samimiyetsiz yapar. Küçük kız Sanne (Danica Curcic) ise rahat, içinden geldiği gibi hareket eden, erkek arkadaşı ile problemler yaşayan, depresif bir karakterdir. Duygularını daha samimi yaşar. Filmin en renkli karakteri hiç şüphe yok ki Sanne'in erkek arkadaşı Dennis (Pilou Asbaek)tir. Dennis, son derece rahat, patavatsız, ağzına geleni düşünmeden söyleyen, sorumsuz, çocuk ruhlu biridir. Görüldüğü üzere filmin karakterleri çok iyi tanımlanmış, derinlikli karakterler. Oyunculuklar da üst seviyede.

Bu film bana, Paul Newman ve Elizabeth Taylor'ın oynadıkları Cat On A Hot Tin Roof filmini hatırlattı. Ortak yanları oldukça fazla. 

Film, aile bağlarını, kadın erkek ilişkilerini, vefayı ve fedakarlık gibi konuları başarıyla işliyor. Ben beğendim ve herkese tavsiye ederim.


Yapım                : 2014 - Danimarka

FRAGMAN:



5 Ekim 2015 Pazartesi

Kumiko, the Treasure Hunter



Kumiko, Tokyo'da yalnız yaşayan bir kadındır. İş yerinde pek mutlu olmayan Kumiko, hem patronu hem de iş arkadaşlarıyla sorunlar yaşamaktadır. Sosyal hayatında da  annesi dışında kimseyle ilişkisi yoktur. Annesi ile yalnızca telefonla görüşmekte. Her görüşmesinde annesinin ''artık evlen hayatında biri olsun ya da gel benimle yaşa'' baskılarına maruz kalmaktadır. Görüleceği gibi, Kumiko özel hayatında da pek mutlu değildir. İçe kapanık, depresif bir hali vardır. Film boyunca yüzünde gülümseme dahi görülmez. Kumiko'nun  anlaştığı tek arkadaşı Bunzo adını verdiği tavşanıdır.

Kumiko, izlediği bir filmi takıntı haline getirmiştir. Defalarca izlediği bu film, benim de en sevdiğim Coen Biraderler filmi olan Fargo'dur. Kumiko'nun filmi takıntı haline getirme nedeni; filmin başındaki ''Bu film gerçek bir hikayeye dayanmaktadır'' yazısı ve filmin sonunda para dolu çantanın gömülmesidir. Kumiko bu çantayı bulma hayaliyle yaşar. Renksiz, heyecansız hayatında bu hayal onun için bir umut ışığı olur. Kumiko bu hayalin peşine düşer ve bir kimseye haber vermeden, Tokyo'dan Amerika Minesota'ya gitmek için yola koyulur. Yanında götüremeyeceği içim çok sevdiği tavşanı Bunzoyu geride bırakmak zorunda kalır.

Yol boyunca farklı insanlarla ve çeşitli zorluklarla karşılaşır ama hedefine kararlılıkla yürümeye devam eder. Yolundan alıkoymaya çalışan insanlardan kaçarak uzaklaşır. En son şerifin yakın ilgisi ile karşılaşır. Şerif gerçekten ona yardım etmek istemektedir. Kumiko, şerifin yakın ilgisinden etkilenir ve ona filmi izleterek neden Minesota'ya geldiğini açıklar. Şerif bunun bir film, bir kurgu olduğunu gerçek olamayacağını söylemesi üzerine Kumiko ondan gizlice kaçarak yolunda ilerlemeye devam eder. Karanlık bir gecede, elinde feneri ile kar,tipi fırtınalı bir havada, hayaline ulaşmak için yürümeye devam eder.

Filmin finalinde, Kumiko paranın gömüldüğü yeri bulur, küçük bir el hareketi ile karları eşeleyerek paranın içinde olduğu çantayı çıkarır. Çanta para doludur. Kumiko'nun ilk kez yüzü güler. Sağına dönüp karların üzerinde bulunan Bunzoya bakar. (ki aslında Tokyo'da bırakmıştı). Elinde para dolu çanta, kucağında Bunzo ile Kumiko yeni bir hayata doğru yürümeye başlarken film de biter. Filmin finalinde izlediğimiz bu sahne aslında gerçekte yaşanmamıştır. Bu Kumiko'nun gerçekleştirmeye çalıştığı hayalidir. Kumiko'nun macerası o karlı, fırtınalı gecede son bulmuştu. 

Film fazla diyalog içermez. Güzel görüntüle ve bu görüntülere eşlik eden güzel müziklerle ilerler. Kumiko'yu canlandıran Rinko Kikuchi de oldukça başarılı. 



Yapım                : 2014 - ABD

FRAGMAN:



28 Eylül 2015 Pazartesi

Luo Ye Gui Gen (Getting Home)



Görüp görebileceğiniz en farklı en iyi yol filmlerinden biri. Farklı memleketlerden gelmiş, aynı inşaatta çalışan iki arkadaştan biri ölünce, diğeri onun memleketinden uzak bir yere gömülmesine razı olmaz ve birbirlerine verdikleri söz gereği olarak cenazesini, memleketine, ailesine götürmeye karar verir. Böylece oldukça enteresan bir yolculuk başlar. Yolculuk için ayırdığı parayı çaldıran kahramanımız, parasız pulsuz, çok uzun ve meşakkatli bir yolu göze almak zorundadır. Film bu iki arkadaşın yolculuğunu konu edinmiştir. 

Yol boyunca farklı insanlarla karşılaşırlar. Trajikomik olayların ortasında kalırlar. Filmin ilk yarısında daha çok komedi unsurları ön planda iken, ikinci yarısında drama tarafı ağır basar. Filmde bir çok duygu başarıyla işlenmiştir. Dostluk, ahde vefa, aile bağları(arıcılık yapan aile), Yalnızlık(onca mal varlığına rağmen kimsesi olmayan, düzmece cenaze merasimi düzenleyen yaşlı adam), memleket hasreti(kuaför kız), aşk (kahramanımız ve oğlunu üniversitede okutan kendisi sokaklarda perişan yaşayan kadın arasındaki duygusal yakınlaşma, bir de yolda görüp aşık olduğu kadına kavuşmak için 3000 km yol yapan ve bir 3000 km daha yol yapmayı göze alan kamyoncunun aşkı) ...

Film kartpostallık görüntüler sunar. Bu görüntülere güzel müzikler eşlik eder. Ayrıca başarılı oyunculuklar da filmin bir diğer artısı.




 ,   ,   ,   ,  
Yapım                : 2007 - Çin, Hongkong

FRAGMAN:


22 Eylül 2015 Salı

Ben O Değilim



Son dönem Türk Sinemasının dikkat çeken yönetmenlerinden Tayfun Pirselimoğlu'nun yazıp yönettiği, farklı senaryosu ile dikkat çeken başarılı bir yapım.

Nihat, 50 yaşlarında, hiç evlenmemiş, yalnız yaşayan bir adamdır. Bir hastanenin mutfağında çalışmaktadır. Yalnız yaşayan Nihat'ın son derece monoton bir hayatı vardır. Hayatına renk katacak, heyecan getirecek hiç bir şey yoktur. Adeta yaşam sevincini yitirmiş olan Nihat, gelecekten de çok umutlu değildir. Nihat'ın çalıştığı yerde Ayşe adında genç bir kadın vardır. Kocası hapiste olan Ayşe, Nihat'a yakınlık göstermeye başlar. Nihat,  önceleri  uzak durmaya çalışsa da, zamanla Ayşe'ye karşı ilgisiz duramaz ve O'nun yemek teklifini kabul ederek evine gider. Ayşe, Nihat'ı bir yabancıyı karşılar gibi değil de eşini karşılar gibi eve buyur eder. Normalde eve ilk kez gelen birini karşılarken onu oturma odasına alıp ''şöyle geçin, şuraya oturun'' şeklinde oturacak yer gösterilir. Ancak Ayşe Nihat'a sadece buyur der. Adeta ''ev senin zaten, istediğin yere oturursun'' der gibidir. Nihat salona geçip bir koltuğa oturunca, duvarda bir fotoğraf fark eder. Fotoğrafta Ayşe eşiyle(Necip) birlikte görülmektedir. Fotoğrafta dikkat çeken husus ise, Neip'in Nihat'a, aynı yumurta ikiziymiş gibi benzemesidir (Nihat'ın bıyıksız ve gözlüklü hali). Ayşe'nin Nihat'a olan ilgisi bu benzerlikten mi ondan da emin değilim.

Bir süre birlikte yaşamaya başlayan Nihat ile Ayşe zamanla gayri resmi karı koca gibi olmaya başlarlar. Nihat git gide Ayşe'nin kocası Necip'in yerini alır; Onun arabasını kullanır, onun evinde ve onun eşiyle birlikte yaşamaktadır. Ayşe'nin beklenmedik, gizemli ölümü ile Nihat tamamen Necip'in yerine geçer. Bıyıklarını keser, gözlük takar, eski işinden ayrılır. Hiç bir umut beklemediği geleceğini bir tarafa bırakarak, bir anlamda kendi kaderini bir tarafa bırakarak Necip'in kaderini yaşamaya başlar. Bu haliyle film bana, Michelangelo Antonioni'nin The Passenger (Yolcu)  filmini hatırlattı. Nihat neden Necip olur? Belki kendi hayatından tat almaması, gelecekten umutsuz olması... Bana sorarsanız; Nihat da neden Necip olduğunu bilmiyor. Nihat'a sorsalar muhtemelen ''bilmiyorum, öylesine'' der geçer. 

Ercan Kesal, aslen doktor olup ellisinden sonra sinemaya geçmiş, yazdığı senaryoları ve oyunculuğu ile sinemaya katkı sağlamaya devam ediyor. Benim favorim, Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadoluda filminde canlandırdığı muhtar karakteri olsa da Kesal bu filmde de çok başarılı. Ayşe rolünde de Maryam Zaree oldukça başarılı.

Ben O Değilim, İstanbul Film festivalinde en iyi film ve Roma Uluslarası film Festivalinde en iyi senaryo ödülü dahil bir çok ödül almıştır.



Yapım                : 2014 - Türkiye

FRAGMAN: