8 Haziran 2016 Çarşamba

En İyi İlk Filmler ve Yönetmenleri

Daha ilk filmleri ile çeşitli başarılar elde etmiş veya sinema sanatına yeni bir soluk kazandırmış yönetmenler ve onların ilk filmlerinden oluşan bir liste yapmaya çalışacağız. İzlediklerim arasından böyle bir liste çıktı. Eminim daha çok örnekleri vardır.


Yönetmen: Orson Welles
İlk Filmi: Citizen Kane

Çoğu sinema eleştirmeni için, gelmiş geçmiş en iyi film olarak görülen Citizen Kane, Orson Welles'in ilk filmidir. Yönetmen bu filmi çektiğinde daha 25 yaşındaydı. Film çekildiği dönem değeri anlaşılmamış olsa da zamanla sinema tarihinde hak ettiği yeri almıştır.


Yönetmen: Sidney Lumet
İlk Filmi: 12 Angry Men

En iyi mahkeme temalı filmler listesi yapılırsa, şüphesiz ki 12 Angry Men filmini birinci sıraya yazmak gerekir. Sidney Lumet bu ilk yönetmenlik deneyiminde bir baş yapıta imza atar.







önetmen: Jean-Luc Godard
İlk Filmi: À Bout de Souffle

Jean-Luc Godard'ın ilk filmi, Serseri Aşıklar için Atilla Dorsay  şöyle demiştir: "İşte belki de gerçek anlamda modern sinemanın başlangıcı... Doğallıkla, madalyonun öbür yüzü olarak, klasik sinemanın da bir anlamda ölümü... Yarattığı devrimle, neden olduğu tartışmalarla, açtığı kapılar ve yollarla, gerçekten de sinemayı farklı yönlere çeken, sinema tarihinin en etkili olmuş filmlerinden biri olduğu da söylenebilir.


Yönetmen: François Trufaut
İlk Filmi: 400 darbe

François Trufaut'un 1959 yapımı  bu ilk filmi sinema sanatının başyapıtları arasındadır. Film mevcut düzen ve toplumsal yapıya eleştirel bir açıyla yaklaşır. Jean- Luc Godard'ın Serseri Aşıkları filmi gibi, bu film de Fransız yeni dalga akımının ilk ve en önemli örneklerinden biridir.


Yönetmen: Quentin Tarantino
İlk Filmi: Reservoir Dogs

Tarantino'nun senaryosunu da kendisinin yazdığı bu ilk filmi, sinemaya alışılmadık bir tarz getirdi. Bol kanlı şiddet sahneleri, neredeyse hiçbir şey ifade etmeyen diyaloglar, karmaşık anlatım tarzı ile yönetmenin, diğer filmlerinin öncüsü diyebiliriz.





Yönetmen: Andrei Tarkovsky
İlk Filmi: İvanın Çocukluğu

Savasta ailesini kaybetmiş bir çocuk, onun yarattığı psikolojinin kasveti, intikam isteği, gerginlik, korku.. Tarkovski'nin ilk filmi




Yönetmen: Cohen Kardeşler
İlk Filmi: Blood Simple

Cohen Kardeşler'in ilk filmi olan Blood Simple,
başarılı bir neo-noir örneğidir.
Yönetmen: Alejandro González Iñárritu
İlk Filmi: Amores Perros

Alejandro González Iñárritu'nun ilk uzun metrajlı filmi olup, 2001 yılında yabancı dilde eni iyi film dalında oscar ve altın küre adaylığı bulunuyor. Ayrıca filmin çeşitli festivallerden aldığı bir çok ödülü bulunmaktadır.


Yönetmen: David Lynch
İlk Filmi: Eraserhead

David Lynch sinemasının ilk ürünü. Kült bir filmdir. Son derece kafa karıştırıcı olup, anlamsı ve izlenmesi zor bir filmdir.






Yönetmen: Christopher Nolan
İlk Filmi: Following

Cristopher Nolan'ın ilk filmi olan Following, uluslararası film festivallerinde bir kaç ödül ve adaylık elde etti. Nolan, filmini mümkün olduğunca ucuz olacak şekilde tasarlanmıştır. Following filmi tüm zamanların en iyi bütçesiz filmlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Yönetmen: Steve McQueen
İlk Filmi: Hunger

Stece McQueen bu ilk filminde, hayatı mücadele ile geçmiş Bobby Sands’ın kendi vücudunu yaşamının son savaş alanı olarak addedmesiyle yaşanan dramatik süreci muazzam bir etkileyicilikle gözler önüne seriyor.






Yönetmen: Danis Tanoviç
İlk Filmi: No Man's Land

Boşnak yönetmen Danis Tanoviç bu ilk filminde Bosna savaşını konu edinmiştir. oldukça ses getiren filmi ile 2001 yılında yabancı dilde en iyi film oskarı ödülünü kazanır.








Yönetmen: Deniz Gamze Ergüven
İlk Filmi: Mustang

Film bir Karadeniz kentinde geçiyor ve aynen esinlendiği vahşi atlar gibi, uzun saçları ve özgür bedenleriyle kadın olma yolunda ilerleyen beş kız kardeşin öyküsünü anlatıyor. Film, 2016 yılında yabancı dilde en iyi film oscar adaylığı bulunuyor. (Fakat film kültür bakanlığı seçici kurulun red etmesi üzerine Türkiye adına değil, Fransa adına yarışmaya katılmıştır.)

7 Haziran 2016 Salı

Amores Perros



Orijinal adı Amores Perros olan 2000 yılı yapımı Meksika filmi. Sinemaseverlerin son yıllarda, özellikle ödül törenlerinde adını sıkça duyduğu Alejandro González Iñárritu'nun ilk uzun metrajlı filmi. Bilindiği üzere Alejandro González Iñárritu 2015 yılında Birdman ile 2016 yılında da The Revenant ile en iyi yönetmen oscarı ödülünü kazanmıştır. Daha ilk filmi olmasına karşın, yönetmenin ilerde ne kadar önemli filmler yapacağının belirtilerini bu filmde görmek mümkün. Filmin oyuncu kadrosunda Gael Garcia Bernal dışında dünyaca tanınmış bir oyuncu yok. Ama oyunculuklar çok başarılı. Her oyuncu rolünün hakkını fazlasıyla vermiş. Özellikle Octavio rolünde Gael Garcia Bernal muhteşem bir performans sergiliyor. Filmin 2001 yılında hem Oscar hem de Altın Küre adaylığı bulunuyor. Bunların dışında da filmin önemli festivallerden almış olduğu 30'dan fazla ödülü bulunmaktadır. Çoğu sinemasever bu filmi, Meksika'nın Pulp Fiction'ı olarak görse de, Pulp Fiction'da ön planda olan şiddettir. Bu filmde de şiddet olmasına rağmen ön planda olan dramdır. Film Alejandro González Iñárritu’nun ölüm üçlemesinin ilk filmi olup, üçlemenin diğer iki filmi 21 Grams ve Babel’dir.

Filmin konusu kısaca şöyledir;

1. Bölüm (Susanne ve Octavio): Octavio, annesi, abisi, abisinin eşi Susanne ve küçük yeğeni ile aynı evde yaşamaktadır. Octavio ile Susanne arasında yasak bir ilişki vardır. Octavio’nun en büyük hayali para kazanıp Susanne ile kaçmaktır. Para kazanmak için, köpek dövüşlerinde köpeğini yarıştırır.

2. Bölüm (Valeria ve Daniel): Daniel evli iki çocuk sahibi, sosyo-ekonomik olarak yüksek statüye sahip bir adamdır. Valeria ise şöhret sahibi bir mankendir. Daniel, Valeria ile yaşamak uğruna ailesini terk eder. İkili mutlu bir birliktelik yaşayacağız derken, meydana gelen bir trafik kazası sonucu Valeria bacağını kaybeder. Şimdi ikiliyi zor bir dönem beklemektedir. 

3. Bölüm (Maru ve El Chivo): El Chivo, bir üniversitede hoca iken ve daha yeni baba olmuşken, daha iyi bir dünya uğruna ailesini terk edip gerilla olur. Yakalanıp hapse atılır. Hapiste iken, kızı Maru’nun O’nu öldü bilmesi konusunda eşi ile anlaşır. El Chivo hapisten çıktıktan sonra evsiz gibi yaşamakta, çöplerden beslenmektedir. Ayrıca bir polisle anlaşıp, polisin kendisine bulduğu müşterileri için tetikçilik yapmaktadır. En büyük hayali, kızı Maru’ya yaşadığını duyurmak ve O’na kavuşmaktır.

Amores Perros filminde, her biri kendi başına bir film olacak kadar çarpıcı, birbirinden farklı üç hikaye anlatılmaktadır. Bu üç hikayede oyuncular farklı, mekanlar farklı, oluşturulan atmosfer farklı. Iñárritu hikayeleri paralel anlatmıyor; üç bölüm halinde sırasıyla hikayeleri izliyoruz. Üç hikayenin de ortak noktası, meydana gelen bir trafik kazasıdır. Yönetmen, mükemmel bir kurgu ile bu birbirinden bağımsız üç hikayeyi bu trafik kazasıyla başarıyla birleştiriyor. Bu kaza dışında da hikayeler yer yer kesişirler. Örneğin ilk hikaye anlatılırken ikinci ve özellikle de üçüncü hikayeden bazı bölümler gösterilir. Daha önce de dediğim gibi, hikayelerdeki karakterler farklı, oyuncular farklı, mekanlar farklı. Birinci hikaye bitip ikici hikayeye geçince, bir anda farklı bir atmosfere giriyorsunuz. Bu yeni girdiğiniz atmosferde anlatılan hikayeye kendinizi kaptırıyorsunuz. Bir zaman sonra birinci hikayede geçen olayları, kişileri unutuyorsunuz. Adeta yeni bir film izliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Aynı şey ikinci hikayeden üçüncü hikayeye geçince de oluyor. 

Alejandro González Iñárritu, aynı şehirde, birbirinden farklı kaderleri olan insanların hikayelerini başarıyla aktarıyor. Aynı şehrin farklı mekanlarında yaşayan, birbirlerinden haberleri olmayan, farklı sosyo-ekonomik statülerdeki insanların benzer dramlarını izliyoruz. Hikayeler farklı olsa da, aşklar, hayal kırıklıkları ve paramparça olmuş hayatlar ortaktır. Daha iyisini bulma umuduyla yola çıkıp, elindekileri kaybetmek, üç hikayenin de ana temasını oluşturur. Ve tabi ki köpekler. Her üç hikâyede de köpekler çok önemli bir yer tutar, adeta hikayelerin birer parçasıdırlar. Filmin bir yerinde de denildiği gibi; ''köpekler sahiplerine benzer.'' Bu filmdeki köpekler de sahiplerine oldukça benzemektedirler.

Paramparça Aşklar ve Köpekler, izlediğim en iyi filmlerden biri. Kamera kullanımı, çekim açıları, her sahneye uygun müzikleri ve başarılı oyunculuklarıyla unutulmaz filmler arasında yer alır. Hala izlemediyseniz, hiç vakit kaybetmeden izleyin derim, pişman olmayacaksınız.

Filmde akılda kalıcı çok iyi replikler var. Yazımızı bunlardan biri ile bitirelim;

''Tanrıyı güldürmek istiyorsan, O'na planlarından bahset''


Yapım                : 2000- Meksika

FRAGMAN: