5 Ağustos 2016 Cuma

Festen




Son zamanlarda, özellikle Karaman'da yaşanan çirkin olaylar sonucu, ülke gündeminde yer tutan ve hepimizi fazlasıyla rahatsız eden bir konu; çocuk tacizi/tecavüzü. Böylesine hassas bir konuya sinemanın kayıtsız kalması beklenemez. Farklı yönetmenler bu konuda farklı eserler ortaya koymuşlar. Bu konuda en önemli yapımlara imza atan yönetmenlerin başında Danimarkalı yönetmen Thomas Vinterberg gelir. Yönetmen, 1998 yılında Festen (Şölen) ve 2012 yılında ise Jagten (Onur Savaşı) filmlerinde, bu konuyu ustalıkla işler. Bugünkü yazımızın konusu olan film, bunlardan biri; Festen ya da bizdeki adıyla Şölen.

Şölen, Dogma95 kuralları ile yapılmış ilk film olma özelliğine sahip. Dilerseniz filme geçmeden önce Dogma95 nedir,  kısaca bahsedelim.

Dogma95; Danimarkalı yönetmenler Lars von Trier, Thomas Vinterberg, Kristian Levring ve Soren Kragh-Jacobsen tarafından 1995 yılında ortaya konan bir film yapım akımıdır. 10 kuralı vardır; 
1.  Film 35 mm formatında çekilmeli.
2.  Yönetmenin ismi jenerikte geçmemeli.
3.  Tür filmi olmamalı
4.  Çekimler stüdyo dışında, doğal mekanlarda yapılmalı
5.  Film (gereksiz)aksiyon içermemeli, silahla adam öldürme olmamalı
6.   Filmler sesli çekilmeli, fazladan müzik eklenmemeli, dublaj yapılmamalı,
7.  Çekimler omuz kamerasıyla yapılmalı
8.  Film renkli çekilmeli, çekim yapılan yerin doğal ışığından başka ışıklandırma/aydınlatma yapılmamalı.
9.  Filtre kullanılmamalı optik oynamalar yapılmamalı.
10.Film şimdiki zamanda ve belli bir mekanda geçmeli. (örnek olarak 1620 gibi geçmiş ya da 2090 gibi gelecek bir tarihte değil şimdi ki zaman olmalıdır.)
Şölen, babalarının 60. doğum gününü kutlayan varlıklı bir ailenin kutlama yemeği sırasında yaşadıklarını anlatır. Filmin ismi de bu doğum günü için hazırlanan partiden gelir. Tüm günün şölen havasında geçmesi beklenirken, başta ailenin babası olmak üzere tüm davetliler için bu şölen tam bir kabusa dönüşür. Ancak şurası kesindir ki film, seyirci için baştan sona tam bir sinema şölenidir. 


Doğum günü yemeği tüm sıradanlığıyla devam ederken , ailenin büyük oğlu  Christian söz hakkı alıp konuşmaya başlar. Christian’ın konuşması tüm davetlileri ve aynı zamanda filmi izleyen seyirciyi şok eden kısa bir konuşmadır. Bu şok edici konuşma üzerine ortam gerilir, her kafadan bir ses çıkmaya başlar. Fakat konuklar Christian'ın anlattıklarını inandırıcı bulmaz. Ailenin diğer bireylerinin de etkisi ile Christian geri adım atar. O anda seyirci şüpheye düşer; Christian söylediklerinde haklı mıdır yoksa yalan mı söylemektedir? Bir zaman sonra Christian, iddialarını bir adım daha ileri götürerek ve söylemini daha da sertleştirerek, doğru bildiğini savunmaya devam eder. Ailenin diğer fertlerinin karşı açıkmalarına rağmen, bu sefer geri adım atmaz. Christian’ın yalnız verdiği bu mücadele devam ederken, yakın zaman önce intihar eden kız kardeşin (ki bu kızkardeş Christian’ın ikizidir)  ardında bıraktığı intihar mektubu ortaya çıkar, işte bu mektup doğum günü şölenini alt üst edecek niteliktedir. 

Doğum günü partisi boyunca, Christian’ın anlattıklarıyla, ailenin kirli çamaşırları bir bir ortaya dökülürken, konukların olaya tepkisiz kalmaları, bir izleyici olarak beni çok rahatsız etti. Sahip oldukları konumlarını korumak adına ve her şeyin eskisi gibi devam etmesini istemeleri sebebiyle takındıkları bu tavır göz önüne alındığında Şölen, burjuvaziye yapılmış sert bir eleştiri filmidir. Aynı konukların, davetliler arasında bulunan siyahi bir konuğa karşı hal ve davranışları ve ırkçı bir şarkıya bir ağızdan ve coşkuyla eşlik etmeleri de aynı derecede rahatsız edicidir. Yani aynı zamanda Şölen filmi, ırkçılık karşıtı bir filmdir. Doğum günü şölenine katılan tüm o varlıklı insanların, anlatılanlar karşısında üç maymunu oynamaları, bunun tam tersi olarak, doğum günü yemeğini hazırlayan ve servisi yapan mutfak çalışanlarının (ekonomik olarak daha alt seviyede bulunan insanların) Christian’dan yana tavır almaları, bir anlamda otoritenin(babanın) karşısında yer almaları, altı çizilmesi gereken noktalardan biridir.

Filmin yönetmeni olan Thomas Vinterberg, aynı zamanda filmin senaryosunu da yazmıştır. Bir radyo programından, birinci ağızdan duyduğu bir olaydan yola çıkarak yazdığı senaryo çok etkileyicidir. Senaryodaki öne çıkan tüm karakterler derinlikli olup, her birinin filme katkıları çok önemlidir. Karakterleri canlandıran oyuncuların performansları göz kamaştırıcı olup, özellikle Christian rolünde Ulrich Thomsen ve Helge(baba) rolünde Henning Moritzen çok başarılı oyunculuk sergilemişler.

Film yukarıda da bahsettiğimiz gibi, Dogma95 kuralları ile çekilmiştir. Bu sebeple yer yer karanlık sahneler (ortamın ışığından başka ışık kullanılmaz kuralı gereği) ekrana geliyor. Bu da bazı ayrıntıların kaçmasına neden olabiliyor(Özellikle babanın küçük oğlu tarafından hırpalandığı sahneler). Yine Dogma95 kuralları gereği filmde müzik kullanılmamıştır. Filmin çekildiği ortamdaki sesler dışında ekstra sesler kullanılmamıştır. Çekim omuz kamerasıyla yapılmış olup, bu durum, izleyicinin filme konsantre olmasını kolaylaştıran bir etken olmuştur. Adeta doğum günü yemeğine katılan davetlilerden biri oluyorsunuz. Çoğu kişiye göre Dogma95 akımı, yönetmenleri sınırlayan kurallardır. Belki öyledir. Ama bu film, sanki başka tekniklerle çekilseydi bu kadar büyük bir etki bırakmazdı gibi geliyor bana. Yani yer yer ışığın az olduğu sahneler, omuz kamerasıyla çekilen hareketli görüntüler sonucunda film daha da etkileyici olmuş. Bu belki de senaryosunun Dogma95 akımına uygunluğundandır.


Film ile ilgili son bir not; yönetmen Thomas Vinterberg, hikayeyi bir radyo programında ilk ağızdan dinliyor. hemen senaryosunu yazıp filmini çekiyor. yıllar sonra, hikayeyi anlatan adamla (filmde Christian'a tekabül ediyor) tanıştığında ise adamın olayı uydurduğunu öğreniyor.


Yapım                :1998 - Danimarka, İsveç

FRAGMAN:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder