Son zamanlarda, özellikle Karaman'da yaşanan çirkin olaylar sonucu, ülke
gündeminde yer tutan ve hepimizi fazlasıyla rahatsız eden bir konu; çocuk
tacizi/tecavüzü. Böylesine hassas bir konuya sinemanın kayıtsız kalması
beklenemez. Farklı yönetmenler bu konuda farklı eserler ortaya koymuşlar. Bu
konuda en önemli yapımlara imza atan yönetmenlerin başında Danimarkalı
yönetmen Thomas Vinterberg gelir. Yönetmen, 1998 yılında Festen (Şölen) ve
2012 yılında ise Jagten (Onur Savaşı) filmlerinde, bu konuyu ustalıkla işler.
Bugünkü yazımızın konusu olan film, bunlardan biri; Festen ya da bizdeki adıyla
Şölen.
Şölen, Dogma95 kuralları ile yapılmış ilk film olma özelliğine sahip. Dilerseniz
filme geçmeden önce Dogma95 nedir, kısaca bahsedelim.
Dogma95; Danimarkalı yönetmenler Lars von Trier,
Thomas Vinterberg, Kristian Levring ve Soren Kragh-Jacobsen tarafından 1995
yılında ortaya konan bir film yapım akımıdır. 10 kuralı vardır;
1. Film 35 mm formatında
çekilmeli.
2. Yönetmenin ismi
jenerikte geçmemeli.
3. Tür filmi olmamalı
4. Çekimler stüdyo dışında,
doğal mekanlarda yapılmalı
5. Film (gereksiz)aksiyon
içermemeli, silahla adam öldürme olmamalı
6. Filmler sesli
çekilmeli, fazladan müzik eklenmemeli, dublaj yapılmamalı,
7. Çekimler omuz
kamerasıyla yapılmalı
8. Film renkli çekilmeli,
çekim yapılan yerin doğal ışığından başka ışıklandırma/aydınlatma yapılmamalı.
9. Filtre kullanılmamalı
optik oynamalar yapılmamalı.
10.Film şimdiki zamanda ve belli bir mekanda geçmeli. (örnek olarak 1620 gibi
geçmiş ya da 2090 gibi gelecek bir tarihte değil şimdi ki zaman olmalıdır.)
Şölen, babalarının 60. doğum gününü kutlayan varlıklı bir ailenin kutlama
yemeği sırasında yaşadıklarını anlatır. Filmin ismi de bu doğum günü için
hazırlanan partiden gelir. Tüm günün şölen havasında geçmesi beklenirken, başta
ailenin babası olmak üzere tüm davetliler için bu şölen tam bir kabusa dönüşür.
Ancak şurası kesindir ki film, seyirci için baştan sona tam bir sinema
şölenidir.
Doğum günü yemeği tüm sıradanlığıyla devam ederken , ailenin büyük oğlu Christian söz hakkı alıp konuşmaya
başlar. Christian’ın konuşması tüm davetlileri ve aynı zamanda filmi izleyen
seyirciyi şok eden kısa bir konuşmadır. Bu şok edici konuşma üzerine ortam
gerilir, her kafadan bir ses çıkmaya başlar. Fakat konuklar Christian'ın
anlattıklarını inandırıcı bulmaz. Ailenin diğer bireylerinin de etkisi ile
Christian geri adım atar. O anda seyirci şüpheye düşer; Christian
söylediklerinde haklı mıdır yoksa yalan mı söylemektedir? Bir zaman sonra
Christian, iddialarını bir adım daha ileri götürerek ve söylemini daha da
sertleştirerek, doğru bildiğini savunmaya devam eder. Ailenin diğer fertlerinin
karşı açıkmalarına rağmen, bu sefer geri adım atmaz. Christian’ın yalnız verdiği
bu mücadele devam ederken, yakın zaman önce intihar eden kız kardeşin (ki bu
kızkardeş Christian’ın ikizidir) ardında
bıraktığı intihar mektubu ortaya çıkar, işte bu mektup doğum günü şölenini alt
üst edecek niteliktedir.
Doğum günü partisi boyunca, Christian’ın anlattıklarıyla, ailenin kirli
çamaşırları bir bir ortaya dökülürken, konukların olaya tepkisiz kalmaları, bir
izleyici olarak beni çok rahatsız etti. Sahip oldukları konumlarını korumak
adına ve her şeyin eskisi gibi devam etmesini istemeleri sebebiyle takındıkları
bu tavır göz önüne alındığında Şölen, burjuvaziye yapılmış sert bir eleştiri
filmidir. Aynı konukların, davetliler arasında bulunan siyahi bir konuğa karşı
hal ve davranışları ve ırkçı bir şarkıya bir ağızdan ve coşkuyla eşlik etmeleri
de aynı derecede rahatsız edicidir. Yani aynı zamanda Şölen filmi, ırkçılık
karşıtı bir filmdir. Doğum günü şölenine katılan tüm o varlıklı insanların,
anlatılanlar karşısında üç maymunu oynamaları, bunun tam tersi olarak, doğum
günü yemeğini hazırlayan ve servisi yapan mutfak çalışanlarının (ekonomik
olarak daha alt seviyede bulunan insanların) Christian’dan yana tavır almaları,
bir anlamda otoritenin(babanın) karşısında yer almaları, altı çizilmesi gereken
noktalardan biridir.
Filmin yönetmeni olan Thomas Vinterberg, aynı zamanda filmin senaryosunu da
yazmıştır. Bir radyo programından, birinci ağızdan duyduğu bir olaydan yola
çıkarak yazdığı senaryo çok etkileyicidir. Senaryodaki öne çıkan tüm
karakterler derinlikli olup, her birinin filme katkıları çok önemlidir. Karakterleri
canlandıran oyuncuların performansları göz kamaştırıcı olup, özellikle
Christian rolünde Ulrich Thomsen ve Helge(baba) rolünde Henning Moritzen çok başarılı
oyunculuk sergilemişler.
Film yukarıda da bahsettiğimiz gibi, Dogma95 kuralları ile çekilmiştir. Bu
sebeple yer yer karanlık sahneler (ortamın ışığından başka ışık kullanılmaz
kuralı gereği) ekrana geliyor. Bu da bazı ayrıntıların kaçmasına neden
olabiliyor(Özellikle babanın küçük oğlu tarafından hırpalandığı sahneler). Yine
Dogma95 kuralları gereği filmde müzik kullanılmamıştır. Filmin çekildiği
ortamdaki sesler dışında ekstra sesler kullanılmamıştır. Çekim omuz kamerasıyla
yapılmış olup, bu durum, izleyicinin filme konsantre olmasını kolaylaştıran bir
etken olmuştur. Adeta doğum günü yemeğine katılan davetlilerden biri
oluyorsunuz. Çoğu kişiye göre Dogma95 akımı, yönetmenleri sınırlayan
kurallardır. Belki öyledir. Ama bu film, sanki başka tekniklerle çekilseydi bu
kadar büyük bir etki bırakmazdı gibi geliyor bana. Yani yer yer ışığın az
olduğu sahneler, omuz kamerasıyla çekilen hareketli görüntüler sonucunda film
daha da etkileyici olmuş. Bu belki de senaryosunun Dogma95 akımına uygunluğundandır.
Film ile ilgili son bir not; yönetmen Thomas Vinterberg, hikayeyi bir radyo
programında ilk ağızdan dinliyor. hemen senaryosunu yazıp filmini çekiyor.
yıllar sonra, hikayeyi anlatan adamla (filmde Christian'a tekabül ediyor)
tanıştığında ise adamın olayı uydurduğunu öğreniyor.
Yapım :1998 - Danimarka, İsveç
FRAGMAN:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder